ROMAN HAKKINDA

ÖNSÖZ

Bismillahirrahmanirrahim

            Bu başlanılan  “ Labirent: Ölenler ve Gülenler”  adlı yazı,  bir roman yazısı olup, gerçeklerin anlatıldığı bir hikaye anlatımı değildir. Bu nedenle burada anlatılan olaylar aslında yaşanmamıştır. Bu roman, daha önce yazılan” Yöneliş “ adlı eserin devamı niteliğinde olduğundan ve bitmemiş hikayenin devamını anlatmakta yarar görüldüğünden, hikaye tamamlanmak istenmiştir. Okuyucuma hafif, tatlı ve ferahlık verici bir duygu yaşatması dileğimle. . . .

            . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

            “ Adil olmak, insanoğlu için meziyet değil, zorunluluktur. “

            İnsanoğlu için, başlangıç ile encam arasında izlenecek yol , dümdüz bir hattan ibaret değildir. Böyle olsaydı insan hayatı ne kadar heyecansız olurdu değil mi? Başarının anlam kazanması geçilecek zorluklarla ve çekilecek zahmetlerle  belirlenir. Çünkü insan, bir robot gibi yalnız devinim göstergesi değildir. Duyguları olan, değerleri olan, gayesi olan ve amaca ulaşmak konusunda iradesi olan, amaca ulaşmak konusunda diğer fani varlıkları kullanabilen, aklı sayesinde hüküm verebilen, verdiği hükmü uygulayabilen bir varlık olmakla, diğer varlıklara nazaran üstün sıfatlarla donatılmış bir fenomendir. Bununla birlikte yaşadığı fani hayatta tek etken kendisi değildir. Olaylar her zaman iradesi ve amacı gibi gelişmez. Hayatını yönlendiren, bazen isteğine rağmen faklı yönlendirilen, neticesi başka hükümverenlerin hükmü ile değişebilen, gerçekte güçlü olmayıp zaaf içinde olan bir fani yaratıktır da. Adına kader denilen bir şablonun içinde yer alır. Ve bu şablonu şekillendiremez. Sadece kendisine müsaade edilen kadarını değiştirebilir. Gerçekte ulaşacağı sonuç önceden belirlenerek alnına yazılmıştır.

            Bu fani hayat, zıtların savaşından ibarettir. Varlık yoklukla, mutluluk hüzünle, güzellik çirkinlikle tahterevelli gibi yer değiştirir. Bazen biri ağır basr, bazen öteki. Eksi sonsuzluktan gelen bu fani alem, artı sonsuzluğa doğru giderken, mevcudat bir fasit dairedir. İnsan ise bu fasit daireye, zamanın bir bölümünde teğet geçmiştir. Asırlar sürse bile bu zaman dilimi, sonsuzluğa göre  bir zerre kadar değer ifade etmemektedir. İşte bütün sıkıntılar, zorluklar, mutluluklar ve ulaşılan zaferlerin hazzı, an bile denilemeyecek bu kısacık teğet geçme olgusu içindedir. Hepsi bu kadar. . . .

            . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

            Bir zamanlar, Kökenleri değişik olan, Türk olan, Kürt olan, Laz olan, çerkez olan ve daha nice değişik kökene sahip olan insanlar bir tek ülkede yaşarlardı. Türkiye Cumhuriyeti adlı ülkede. Aynı vatanın vatandaşı olarak. Kardeşçe. . . Dostça. . . Biribirileri ile dayanışma içinde. Ayni ideal uğruna biribirine destek olan, biribirine omuz veren, biribirinden kız alıp kız veren, kardeşliklerini hısımlıkla pekiştiren. Dertlerini paylaşıp azaltan. Sevinçlerini paylaşıp çoğaltan. . . Kendilerine yönelen bela ve musibetleri ülkelerinden def etmek için el ele, omuz omuza çarpışan. Ayni ideal uğruna kanlarını döken. . . Ayni bayrak altında huzurla gölgelenen. . . O bayrak ki, kanlarını beraberce akıtarak aynı amaç için ölenlerin anısına, kızıl rengini o kanlarının karışımından almıştı. O insanların ecdadı aynı şehitlikte halen yan yana yatıyorlar. Evlatlarına huzurlu bir vatan bırakmak için beraberce canlarını vermişlerdi. Yüzyıllar süren kardeşliklerinde huzursuzluk olmamış. . . Biribirilerini üzmemişler. Biribirine kenetlenmişler. Aynen bir elmasın mölekülleri gibi. Vatan denen cevheri oluşturmuşlar. Sonra birileri gelmiş. Bu birlikteliği kıskanmış. Kardeşliklerine hased duymuş, beklediği birtakım menfaatler ve çıkarlar uğruna bu birlikteliği bozmak için araya nifak sokmuş. Aynı ülkenin kardeş halklarını biribirine düşürmüş. “ Siz ayrı insanlarsınız, onlar sızı sömürüyor” demiş. İnsanları  kavga ortamına sürüklemek için ellerinden gelen her şeyi yapmış. Bu yüzden nice genç insanlar ölmüş. Nice mutlu aileler ağıtlar yakmışlar. . .

            Halbuki öyle değil. Bu insanlar değişik kökenlere mensup olsalar bile kardeştirler. İnsan olarak, hepsi Allah'ın kulu olduğundan kardeştirler. Hepsi Adem Aleyhisselam'ın soyundan gelme oldukları için kardeştirler. Hepsi aynı ülkede yaşadıkları, ayni idealı paylaştıkları için kardeştirler. Türk olanın , şeref yönünden diğerlerine bir üstünlüğü olmadığı gibi, Türk olmayanın da diğerlerine bir üstünlüğü yoktur. Onlar ayni cevherin mölekülleridirler. Biribirilerini kavradıkça sağlam ve ayakta duran. İşte o birileri, bu cevheri parçalayıp yok etmek istemiş. Bu yüzden araya nifak sokmuş. Anarşi ve kargaşa sürdüğü, insanlar öldüğü sürece keyif duymuş. Karşılarına geçip gizliden kahkahalar atmış. Emellerine ulaşacak diye. . .

            Şimdi! . . .

            Gel, Türk kardeşim! . . Kürt kardeşim! . . . . , Laz kardeşim ! . . Çerkez kardeşim. Gürcü kardeşim! . . Hangi kökenden olursan ol, aynı vatanın vatandaşı olan, ayni vatanın asıl sahibi olan kardeşim! . . . Bu vatan hepimizin. . . Biz, aynı muhteşem çınarın dallarıyız. Ayni gövdeden besleniriz. Gel, kucaklaşalım! Eskiden olduğu gibi gene dostça, kardeşçe, insanca birlikte yaşıyalım! . . Biribirimizin üzüntülerini paylaşalım. Böylece üzüntülerimizin yükünü hafifletelim. Biribirimizin sevincini paylaşalım, sevinçlerimiz çoğalsın. Nifakçılara meydanı boş bırakmıyalım. Emperyalistlerin sapık amaçlarına alet olmayalım. . Biribirimizi sevmeğe devam edelim! . . Eskiden olduğu gibi! . . . Bu vatan bizim! Bu al renkli bayrak bizim! . . . Hepimiz aynı vatanın eşit vatandaşıyız. Kardeşliğimizi bozmak isteyenlere fırsat vermeyelim. . . Bir kargaşa ortamı oluşmuş! . . . Henüz geç kalmış değiliz. Kardeşlerin arasını bulmağa çalışan, sorunlarımızı çözüme götüren çabalara destek verelim! . . . Çözüm sürecini baltalamağa çalışanlara meydan vermeyelim! . . . Yeterince ağladık! . Artık gülme zamanıdır. Gelin, hep beraber dostça kucaklaşalım ve yeniden gülelim! . . .